Donnerstag, 28. August 2008

le lendemain

bi yagmurlu bi diil, cadirin icine sizmicak kadar az





özlemisiz, new model army



en plein jour


TIKIN!
made in china
made in turkey
made in germany modasi gecti.. gastarbeiter dönemindeydi, simdi satilan satilana, kacan kacana, u-bahnlarda artan pennerlar..

aber, schwarz bleibt schwarz

Mittwoch, 27. August 2008

sapkali goth


mera luna 2008 in 2. yani son gününün son grubuydu, fields of nephilim, bu gruplar canli daha ii dicem bi yandan, bi yandan da sistersin canli rezilliklerini hatirlayinca, dicegimden de vazgeciyorum, aslinda amac, bu resmi buraya koymak, yaninda da biseyler gevelemek, ya bu saatte, hele sondan 2. günde hakkaten baska bisey yazilmiyo..
da babalar iyiydi sahnede, mor isigin da etkisiyle, sisler, hava da serindi, son grup oldugu icin, seyircinin %90indan fazlasi cowboy sapkasiyla ordaydi, bi de new model armyden geriye kalan seyirci, benim gibi, hala justinin etkisinde, fields de üstüne nachtisch oldu, kremali cilek..

mera lunada justin.. hem de 2008.. anlik yasama sebebi



babanin sesi gitti, geldi yine zugabeye,
wir sind die affen vom insel dedi,
affe senin gibi olucaksa, insanlik affenliga dönüssün be justin..
söyledigine bak!

Sonntag, 3. August 2008

apres


..kiosk kapaliydi tabi, o zaman cumartesi ögleden sonralari apartman bahcesinin disinda, en azindan 200m yaricapli cember disinda, neler oldugunu bilemedigimiz icin, kioskun kapali olup olmadigini bilmiyoduk, panjurlar kapaliydi.. sadece bahnhofun ordaki kiosku biliyoduk hafta sonu, o da twister dondurmasi icin, disi yesil kirmizi cizgilerle (cizgiler!) kapli, ortasi limon sarisi daireyle dolu sulu, cok sulu dondurma.. ya da calippo.. neyse, kapaliydi cumartesi kiosk, tek acik olan katolik kiliseydi, icinde de philipp, kucagindaki 3 aylik oglu, yaninda bi kac dk sonra kayitlara gecicek hayat arkadasi (ne boktan kelime kombinasyonu, ama kari, es, yoldas, kardes gibi benzetmelerden daha iidir heralde, neyse, hepsi ayni shice) vardi. o zamanki arkadaslarin annelerini taniyabildim, babalar yoktu..

hayran ola ola, ve hayretle peder dinleyen bi suru kafa, koyden baska bisey beklenemez ama icimde buyuyenin kisa sure önce söndürebilmis oldugum nefret oldugunu anlamak da uzun sürmedi, hic hem de hic.. odun kafalilar, odun siralarda oturmus, odun kafali pederin yuzugun ne anlama geldigini anlatmasini odun gibi dinlediler, sonsuzluk ve sonsuz birliktelik, daire falan filan.. nefretin yine ortaya ciktigi nokta tabi kendi insanlarimi düsünerek basladi yine.. bizde de odun dolu tabi de, heryerde oldugu gibi, ama her odunun ayni hakka sahip olamamasi deli etti beni yine.. bi yandan peder mumun anlamini odunlara anlatmaya baslarken, isik, su vs, ulan dedim bu denyolar elini kolunu sallaya sallaya bize gelebiliolar, istedikleri yerde calisabiliolar, bisey ispatlamadan, odun olmadiklarini ispatlamadan, odun olduklari icin sanirim.. da biz odun olunca da suc olmayinca hepten suc.. sürün dur, odun olmak icin ayri sürün, odun diilken, odun olmadigini ispat ederek sürün, her türlü.. böyle düsünürken, bi de vaftiz midir nedir, o tören de basladi, uyuyan bebegin alnina sapur supur su püskürtüp bi de cocugu uyandirdi peder..


hersey batmaya basladi birden.. bi anda.. bi anda olamazdi, birikmisler, söndürdügüm sandigim hislerin ortaya firlamasi.. lost control gibi.. hic bi zaman olamazdi bu, yer sabit kaldikca, mümkündü.. hemen yer degistirmem gerekiyodu, bisiklet iyi ki ordaydi, binip, gittim, en kisa zamanda bisikletle katedilmesi mümkün olmayan mesafeyi geride birakabilicek makinayla sahneyi degistirmek lazim..