skip to main |
skip to sidebar
babanin sesi gitti, geldi yine zugabeye,wir sind die affen vom insel dedi,affe senin gibi olucaksa, insanlik affenliga dönüssün be justin..söyledigine bak!
..kiosk kapaliydi tabi, o zaman cumartesi ögleden sonralari apartman bahcesinin disinda, en azindan 200m yaricapli cember disinda, neler oldugunu bilemedigimiz icin, kioskun kapali olup olmadigini bilmiyoduk, panjurlar kapaliydi.. sadece bahnhofun ordaki kiosku biliyoduk hafta sonu, o da twister dondurmasi icin, disi yesil kirmizi cizgilerle (cizgiler!) kapli, ortasi limon sarisi daireyle dolu sulu, cok sulu dondurma.. ya da calippo.. neyse, kapaliydi cumartesi kiosk, tek acik olan katolik kiliseydi, icinde de philipp, kucagindaki 3 aylik oglu, yaninda bi kac dk sonra kayitlara gecicek hayat arkadasi (ne boktan kelime kombinasyonu, ama kari, es, yoldas, kardes gibi benzetmelerden daha iidir heralde, neyse, hepsi ayni shice) vardi. o zamanki arkadaslarin annelerini taniyabildim, babalar yoktu..
hayran ola ola, ve hayretle peder dinleyen bi suru kafa, koyden baska bisey beklenemez ama icimde buyuyenin kisa sure önce söndürebilmis oldugum nefret oldugunu anlamak da uzun sürmedi, hic hem de hic.. odun kafalilar, odun siralarda oturmus, odun kafali pederin yuzugun ne anlama geldigini anlatmasini odun gibi dinlediler, sonsuzluk ve sonsuz birliktelik, daire falan filan.. nefretin yine ortaya ciktigi nokta tabi kendi insanlarimi düsünerek basladi yine.. bizde de odun dolu tabi de, heryerde oldugu gibi, ama her odunun ayni hakka sahip olamamasi deli etti beni yine.. bi yandan peder mumun anlamini odunlara anlatmaya baslarken, isik, su vs, ulan dedim bu denyolar elini kolunu sallaya sallaya bize gelebiliolar, istedikleri yerde calisabiliolar, bisey ispatlamadan, odun olmadiklarini ispatlamadan, odun olduklari icin sanirim.. da biz odun olunca da suc olmayinca hepten suc.. sürün dur, odun olmak icin ayri sürün, odun diilken, odun olmadigini ispat ederek sürün, her türlü.. böyle düsünürken, bi de vaftiz midir nedir, o tören de basladi, uyuyan bebegin alnina sapur supur su püskürtüp bi de cocugu uyandirdi peder..
hersey batmaya basladi birden.. bi anda.. bi anda olamazdi, birikmisler, söndürdügüm sandigim hislerin ortaya firlamasi.. lost control gibi.. hic bi zaman olamazdi bu, yer sabit kaldikca, mümkündü.. hemen yer degistirmem gerekiyodu, bisiklet iyi ki ordaydi, binip, gittim, en kisa zamanda bisikletle katedilmesi mümkün olmayan mesafeyi geride birakabilicek makinayla sahneyi degistirmek lazim..
philipp baba olduktan sonra, yanindaki hatunu beyaz giysiyle de görebilicek.. kilise dügünü.. ya dicem philipp, az mi kizarirdin 7 yas hatun sürüsüyle pesinden kosarken, 7 yasinda da hatunluk oluyomus, oluyodu, fosforlu renkli kazaklarla, hatta en cok da o dönemde etekli dolasirken, mel & kim taklidi yaparak her 2 günde 1, respektibil, umursamadan, en umursuz, gummitwist arkadaslari görücegim gün olucak ayni zamanda.. bi kilise icin bi de onlar icin gidicem, bakalim neymis.. 4000 kisilik köyüme gideyim bakalim, tas oynamamistir yerinden, oensingen hala oensingen.. bayramda astiklari bayraklar da aynidir.. ölmediyse, ders arasinda kirmizi eksi tatli nudelnlari aldigimiz kiosktaki kadin bile aynidir.. yapisik, bi de benimkiler extra terli, ellerle el isi dersine devam.. yün ve sis ciyk ciyk o dakka.. kikir kikir, ve önemlisi umursamaz..
" but ask me why, and I'll spit in your eye"
".. seni hatırlarım, başka bi sen ararım..küçük odamda, aşk için yaptıklarım..geceleri tv, açık kitap sayfaları..düşününce..düşününce..tüm yaptıklarım senin için.."dlya ti.. für dich.. pour toi.. esto es para ti..lo hago por ti..dinlerken yazmak istedim.. tam hissettiklerim diil, zaten hissettiklerimi yazmaya başladığım an, hisin yerini başka bi duygu alıyo, değişiyo, sürekli.. şimdiki gibi.."ne kadar uuraşsam da seni aklımdan atamam.."bunu her zaman yazarım.. burdaki his sabit.. bu his sabit.. sabit bi his bu.. değişiceğini hiç sanmıyorum..pour toujours.. gayet!
- hab den ganzen tag schon drauf gewartet, dir das paekchen zu geben..
- du bist so unglaublich - .. es ist gar nicht so einfach, eine frau wie dich zu beeindrucken - (schweigt, grinst, blickt vom fenster raus) (es klingelt, diiididiidididiiidumtrackkztyen) - oh, tschuldige bitte, ist von der arbeit.. - kein problem, geh ran
- ja.. dann geben sie den ordner doch bitte herrn müller weiter, er kennt das thema, und bitte ruft an, falls ihr nicht weiterkommen solltet.. bis morgen ...tja, feierabend, aber man kommt nie so richtig los vom geschaeft..
- ja, muss wohl sein, wenn man eine wichtige persönlichkeit ist, in der firma - aber lassen wir das jetzt, was machst du denn so gerne? was kaufst du am liebsten ein?
- hab eine porzellanschwaeche, oder schmuck.. da könnt ich stunden damit verbringen, mir die farbigen glitzerkeiten anzuschauen.. - öffne bitte das paekchen
(es klingelt, diiididiidididiiidumtrackkztyen) .. oh tschuldige bitte..
(sie zeigt ein gesichtsausdruck zwischen bewundern und schmollen)
- ja, herr müller weiss da bescheid.. ich red dann morgen mit ihm.. ok? bis morgen..
- es ist ein bezaubernder ring.. vorallem das grüne..
- ja, verzeih mir bitte wegen den anrufen, aber ich kann nicht anders
(sie schweigt, laesst sich von den menschen im cafe ablenken, schaut aus dem fenster raus)
(es klingelt, diiididiidididiiidumtrackkztyen)
- tschuldige bitte.. ja herr müller, schön dass sie anrufen, wir müssen morgen dringend sprechen.. es geht um den fall bambolastryahikanovic.. um 7uhr30 in meinem büro dann.. bis morgen..
- jürgen, nimms mir nicht übel, aber ich glaub, es ist besser wenn wir jetzt gehen..
- sandra, es tut mir leid, lass es mich wieder gut machen bitte.. du weisst..
- ja ich weiss.. ich muss jetzt gehen
(es klingelt, diiididiidididiiidumtrackkztyen)
- hepsiyle mi konuşucaksın?- ja wieso nicht?- mümkün mü böyle bişey?- fast unmöglich..- hep açık kapı bırakıyosun..- ein versuch isses doch wert oder?- emin diilsin yani..- da irrst du dich, bin mir so ziemlich sicher..- etrafına bi bak, umudunu çoktan yitirmiş olman gerekirdi..- so schnell geb ich nicht auf.. du kennst mich..- hem de nasıl!