Freitag, 25. April 2008

recurrence

24042008

dosya oluşturacak kadar yüklü kağıtlarla, hem orjinallerini hem de fotokopilerini istiyolar burda, o da yerine göre değişiyomuş demek ki, gezmenin verdiği korkuyu sabitlemek için, korkuyu arttıracak nedenlerin olasılıklarının en azını aklıma getirebilmek için, oturdum bi yere, aslında bu tür işleri halletmeden önce, erken gideceğimi bile bile, dönüp dolaşıp seçtiğim yere, hafta içi sokak ışıkları yakılmadan önceki saatlerde taxim’in tadını çıkara çıkara.

korku, endişe, şüphe, bi yandan da sevindiriklik, zaten şımarıklık, ara ara ukalalıkla, zararsız olanından, işte buna benzer bi sürü başka hislerle saatin gelmesini beklerken, etrafı izlemenin en güzel yanı sayfaları çevirme eşliğinde gerçekleştirmektir bilinciyle daha önce yaşanmışlığın, iki anı oluşturan parametre farklarını ayıklamakla oyalandım. tam bir yıl önce, tverskayada bi kafede 3 yıl önce kafama koyduğum ve kesinlikle öğrenmek istediğim dile ait ülkeden insanlarla çevrilmişti masamın etrafındaki masalar, şimdi ise taximde bi kafede, 16 yıl önce bir kısmını öğrenmiş olduğum, kalan kısmını da mutlaka öğrenmek istediğim, (şart bu şart!), dile ait ülkenin insanları oturuyo yanımda karşımda. aynı olan da kahve tadıydı. sayfalarını çevirmeme sebep olan kitabın yazarı tam da o ülkeden olmasa da, kendini oralardan alamıyo, elbette hayranlık duygusuna kapılmış o da, o yüzden de düşüncelerin derinine inip, aslında bunu çok da uzak olmayan bi tarihte bi alman yazmıştı, demekten kaçıyo belki.. diye düşünürken, au revoir demeden kalkıp gittim, sıra beklemeye gidiyodum ama olsun, gitmem gerekti.
-60 yuronuz yanınızda mı
-yanımda
-belgeleriniz tam?
-tam
-geçin bekleyin lütfen
-peki
-isim soyad, bunu alabilirsiniz, 60 yuronuzu görebilir miyim
-görebilirsiniz
-şöyle geçebilirsiniz
-peki
(beklerken, süre uzun olacağı için, soldaki hanfendiyle de konuştuk, konuşup eleştirmemiz gerekiyodu bi kaç konuyu, kıyaslamalarla dolu bi kısa sohbet)
-hanfendi buyrun
-peki
-neden gidiyosunuz
-seviyorum
-anladım
daha fazla vakit kaybetmeden ayakkabının bağı çözülmüş olmasına rağmen hızlı hızlı ahşap masaya kavuşmak istedim, özellikle de ordakinin, en son 4 yıl önce oturmuştum, yine aynı işi halletme sonrasındaki duyguyla.

neyse, bu sefer plaza yoktu. tüm binalar kendi hallerinde, yapıldıkları dönemden kalma, birlikteliklerini bozan herhangi yeni bi yapı da yok, gayet tuğla, taş, eski, ve şimdi öğrenmek istediğim dile ait ülkeyi andıran, hatırlatıcaklar artıyo, haliyle..

Keine Kommentare: